Aşk…
Tanrının ademoğluna bahşettiği en müstesna duygu ve biz insanoğulları gerçek aşkla karşılaştığımızda kendimizi ona bırakmak yerine, onu ruhen, kalben, zihnen yaşamak yerine, önüne var gücümüzle engeller yığmaya gayret ediyoruz…
Engel saydıklarımız ise çoğunlukla toplumun yarattığı tabular aslında.
Kâh yaş kâh mesafeler kâh dini bariyerler…
En önemlisi de bu zahir: “Din ya da töre adına art arda sıraladığımız engeller.”
Yaşadıkları camianın geleneksel yapısına hurafe urganıyla bağlı olan insanlar, elleri ile inşa ettikleri yasakların gölgesinde çok aşklar kurban ederler…
Bu romanda iki gerçek aşk dramı var.
Aynı şehirde aralarında 300 yıl olmasına karşın toplumun paralellikler taşıyan cilveleriyle, iki aşkın neredeyse aynı sebepten mutluluklarına kıyılan mağdurları var…
Comments are closed